Yazı

Möbius Şeridi Bir Adadır – Işık Barış Fidaner

Möbius şeridi (MŞ) haklı olarak tek yüzeyi ile ünlenmiştir: MŞ’nin üzerinde durduğunuzda, ayağınızın altındaki zeminin altında erişilemez bir “öbür yüz” varmış gibidir. Ama MŞ boyunca yeteri kadar ilerlediğinizde, sonunda “öbür yüz”e ulaşırsınız, yani o aslında erişilemez değildir: Zamanınızın bir kısmını feda ederek “öbür yüz”e erişebilirsiniz. Aslında bu “öbür yüz”ün varolmadığını da gösterir: Tek bir yüzey vardır. MŞ’nin boyunun iki katı kadar bir mesafeyi katederek MŞ’nin tamamını dolaşabilirsiniz. Bu kıssada eğitici bir ders vardır: İlk başta beliren rahatsız edici özdeş-olmayışın sonradan bir yanılsama olduğu açığa çıkar, yeteri kadar zaman harcayıp bir yolu izlerseniz bu yanılsamayı aşabilir ve sonunda Bir-tek-yüzey’in özdeşliğine ulaşabilirsiniz. Fakat bu hikaye MŞ’nin esas ayırt edici özelliği olan yönelimlenemez oluşunu açıklamaz.

MŞ hakkında bahsi geçmeyen şey, onun aynı zamanda tek bir kenarı olduğudur: MŞ’nin üzerinde durduğunuzda, solunuzda ve sağınızda yolunuzu sınırlayan iki kenar var gibidir. MŞ boyunca ilerlediğinizde, sol ve sağ yanınız arasındaki ayrım sabit olarak muhafaza edilerek yönünüze bir yönelim verir. Muhafaza edilen yönelimi, sabitlik ilişkisi belirtmekte kullandığımız eşitlik işaretinin (‘=’) şekliyle simgeleyelim. Eşitlik işaretindeki (‘=’) sabitlik vaadi, Birlik peşindeki arayışa cesaret verir. Bu vaat MŞ boyunca yürüyüşünüze bir yönelim verir.

“Öbür yüz” yanılsamasına dair kıssayı duydunuz ve MŞ’yi katetmeye niyetlisiniz. Bir-tek-yüzey’in vaat edilmiş sabit özdeşliğini keşfetmek için yolculuğunuza giriştiniz. Ama başınıza gelen şu olur: Bir süre sonra, “sol yanınız” ve “sağ yanınız”a dair işaretlerin tersine döndüğünü fark edersiniz. Dikkat edin, bu tersine dönüş asla şimdiki zamanda, şimdi ve burada olmaz; sonradan fark ettiğinizde “olmuş olacak”tır. İşte bu anda yöneliminizi yitirirsiniz. Gelin bu tersine dönüşün farkına varma anını çarpı işaretinin (‘✕’) şekliyle simgeleyelim. Bu anda, bu “iki yan”ın aslında aynı tek kenarın parçaları olduğunu fark edersiniz. Bir’in sabitlik vaadi bozulur ve tek kenarın arasındaki ayırıya düşersiniz. Bir-tek-yüzeyin özdeşliği uğruna verdiğiniz fedanın kendisi feda edilir ve anlamsız kılınır.

Peki MŞ’nin bu tek kenarı nedir? Gelin bu kenara MŞ’nin sahil şeridi diyelim. Böylece MŞ bir ada olur. 

MŞ’nin sahil şeridi, Rothenberg’in şurada tarif ettiği boş kümenin kesiğidir (özellikle MŞ’ye odaklandığı halde asla onun tek kenarından bahsetmez):

Kendine ait bir tözü olmayan formel bir özellik olarak boş kümenin basitçe eklenmesi, her bizatihi-şey’e eşlik eden düpedüz oluş halini yadsır. Asgari bir yönelim noktası kurarak bunu yapar – bir kağıda küçük bir kesik atmak gibidir. Bir kez bu kesik eklendikten itibaren, “şeyler” birbirleri ile asgari bir ilişki taşıyabilirler – hepsinin bu asgari yönelim noktası ile bir ilişkisi vardır. Boş kümenin “kesiği” bir vektör yaratır, ve bu darbe ile, şeyler bir özdeşlikler, özellikler ve ilişkiler dünyası halinde çökelir – nesneler olurlar. (Aşırı Özne [The Excessive Subject])

Bu kesiği kendinden-ayrılma olarak kavramak için, gelin MŞ’yi çemberden türetelim. Çember kendi kendisine bağlanan bir yalnız kenardan oluşur. Gelin bu yalnız kenarın küçük bir yerel parçasını (yay’ını) eksi işaretinin (‘-‘) şekliyle simgeleyelim. MŞ’yi çemberden türetmek için, yalnız kenarda bir kendinden-ayrılma gerçekleşir, yalnız kenar kendisiyle bileşmiş tek bir kenara dönüşür. MŞ’deki yerel yönelim suretini ‘=’ ile simgelemiştik, sonunda bu yönelimin yitirilmesini ise ‘✕’ ile simgelemiştik. Demek ki MŞ tek bir kenarın kendinden-ayrılması ile belirir; MŞ’nin Bir-tek-yüzeyinin uzamı ise kendisiyle bileşmiş bu tek kenarın arasındaki ayırıda belirir.

MŞ’nin kendinden-ayrılarak kendisiyle-bileşen tek kenarı, başka bir deyişle, boş kümenin kesiği, pratiğimizin “para-” boyutudur, Freudcu “parapraksis” terimi ile imletilir. Bölünmüş öznenin semptomu MŞ’nin tek kenarının arasındaki ayırıya yerleşir. Bu kesik Milner’in “paradoksal sınıf” [1] dediği şeyi belirtir, başka bir deyişle, “öbek”i belirtir [2]. MŞ öbeği, sahil şeridi olan bir adadır. Çok sayıda öbek-ada, imleyenler yoluyla birbirlerine köprülenebilir. Bu yolla imleyenler çok sayıda öznenin semptomunu yapılandırabilir. Bu, semptomcu kavrayıştır [3], deşifreleme (imletimleri dolaşma) aracılığıyla işler [4].

Öte yandan, bir Esas-İmleyen getirildiğinde, “öbek” “sınıf” olur, sınıflandırılır. Adalardan birinin Anakara olduğu tespit edilir. Esas-İmleyen’in Anakara’sı temelde ölüler için yapılmış anıtlardan oluşur. Simgesel yas ile kayıplarımızın melankolik sahnelenmesini onaylar. Bu siyasal bir hamledir, çarpı işaretindeki (‘✕’) yönelim kaybını (parapraksisi) inkar eder, böylece eşitlik işaretinin (‘=’) müjdelediği sabitlik vaadini geri getirir, bu sabitlik vaadi, bizi Bir-tek-yüzey’in özdeşliğine taşıyıp yükselteceği varsayılan zaman fedamıza yönelim, yön ve anlam verir. Bu noktada, artık semptomcu yapılanmaları dolaşmayız; daha ziyade, Esas-İmleyen’in Anakara’sı adına “işe yarar” kaynakları çıkartmaya başlarız. Bu fetişçi “kavrayış”tır, dekripsiyon (gizli anlamlar çıkartma) aracılığıyla işler. “Kavrayış” kelimesinin tırnak içinde olması, “işe yararlık” görüntüsünün çoğu zaman aldatıcı olduğunu belirtir (parapraksislerin inkar edilmesi yüzünden).

Son bir not olarak, MŞ’in cross-cap’e dönüşümünden bahsedeceğim. Žižek’e göre MŞ’de ancak örtük anlamda kesik bulunur, cross-cap ise bu kesiği aleni hale getirir [5]. Žižek’in (Bir-tek-yüzey kıssasına bağlı kalan herkesle birlikte) görmediği şey, boş kümenin kesiğinin MŞ’de tek kenar biçiminde zaten varolduğudur, buna adanın sahil şeridi demiştim. Cross-cap kesik yapmaz. MŞ’de zaten kesik vardır. Peki cross-cap ne yapar?

MŞ’nin cross-cap’e dönüşümünde gerçekte olan şey, ne yazık ki, Žižek’in sunduğu gibi, daha yüksek bir karmaşıklık seviyesine yönelik yapıcı bir ilerleme değildir. Daha ziyade, bu dönüşümde gerçekte olan şey, ironik olarak, boş kümenin kesiğinin iptal edilmesidir: Topolojik olarak cross-cap, MŞ’yi alıp tek kenarının üstüne bir disk oturtarak elde edilir [6]. Bu işlemle cross-cap MŞ’nin tek kenarını ortadan kaldırır, adanın sahil şeridini yok eder. Cross-cap’in oluşumunda, disk MŞ’nin çarpısını (cross, ‘✕’) kapatır (cap). Sahil şeridi olmadığında, ada da olmaz, zemin de olmaz, öbek de olmaz, sınıf da olmaz. Cross-cap köprülenebilir değildir, imleyenler aracılığıyla yapılandırılamaz. MŞ’nin sahil şeridi kendinden-ayrılarak kendisiyle-bileşirken (bileşimselliğin uzamsallıktaki yeri olurken [7]), cross-cap bir bileşimsizleştirmedir. Cross-cap deşifrelemenin diyalektik hareketini işlevsiz kılar. Bir-tek-yüzey’e dair eğitici kıssaya bağlı kalan herkesle birlikte MŞ’nin tek kenarında boş kümenin kesiğini fark edemeyen Žižek, cross-cap’in bu yıkıcı veçhesini göremez.

 

Notlar:

[1] Jean-Claude Milner (1983) Les noms indistincts.

[2] Bkz “Özgürlük ve sınıf özdeşimi”

[3] Bkz “Fetişçi “Kavrayış” ile Semptomcu Kavrayış”

[4] Bkz “Dekripsiyon ile Deşifreleme”

[5] Slavoj Žižek (2019) Sex and the Failed Absolute [Cinsiyet ve Başarısız Mutlak].

[6] Bkz şu vidyo: “Moebius strip and Cross-cap”

[7] Bkz “Uzamsal ile Bileşimsel”

 

Kısa özgeçmiş:

Işık Barış Fidaner doktoralı bir bilgisayar bilimcidir. Yersiz Şeyler blogunun Admini, Žižekçi Analiz’in Admin/Editör/Küratörü, ve Facebook’taki “Žižek and the Slovenian School” grubunun adminlerinden birisidir. Twitter: @BarisFidaner

Yazının İngilizcesine link:  İngilizcesi

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu