Blog

Yetiştirilmenin Başlangıcı – İlayda Betül Demirkaynak

Her şeyin bir başlangıcı ve sonu vardır, bazen sonlar yeni bir başlangıç bazense başlangıçlar yeni bir son olabilir. Hayata da öyle ya da böyle bir noktadan başlarız. Gelişebilen ve değişebilen varlıklar olarak biz insanlar, hayata başladığımız ilk andan itibaren birtakım olaylara maruz kalırız. Bu olaylar bizim gün be gün olaylara bakışımızı, karakterimizi, yönelimlerimizi, bulunduğumuz ortamı, karşımızdaki insanlara davranışlarımızı ve bunun gibi birçok faktörü etkiler. Bu faktörlerin oluşumundaki en dikkat çekici ve önem verilmesi gereken hadise ise yetiştirilme şeklimizdir. Atalarımız “insan yedisinde ne ise yetmişinde de odur” demişler. Karakter analizi yaptığımız taktirde “bebekken yüzümüzde beliren küçük bir tebessüm büyüdüğümüz zaman kocaman bir kahkahaya dönüşebilir” şeklinde bir benzetme yapmamız mümkündür çünkü yapılan bir araştırmada daha henüz birkaç aylıkken sergilediğimiz davranışsal eğilimler ile sonraki kişiliğimiz arasında önemli bir bağlantı olduğunu görülmüştür.1 Yani küçükken gösterilen bazı karakteristik özellikler, büyüyünce de bizimle birlikte gelen özellikler olabilmektedirler. Fakat bu her zaman böyle devam etmeyebilir. İlk cümlemde de söylediğim gibi insan gelişebilen ve değişebilen bir varlıktır. Hayatta başımıza gelen her olay bize bir deneyim ve yeni bir özellik katar. Bu tecrübelerimizin yanı sıra bizi bir birey haline getirip biz olmamızı sağlayan önemli faktörler arasında bir de yetiştirilme tarzımız vardır. Gözümüzü dünyaya ilk açtığımız andan itibaren çevremizde henüz haklarında hiçbir bilgiye sahip olmadığımız insanlar belirirler. Bu insanların her biri kendinden bize bir parça katmaya çalışır. Biz büyüdükçe ve kendi kararlarımızı vermeye, seçimlerimizi yapmaya başladıkça bu bize verilen parçalarla ve kendi oluşturduğumuz parçalar ile yepyeni bir kişilik ortaya çıkartırız. Peki, bu evreye kadar bizleri neler bekler? Tabii ki ailemizin ve akrabalarımızın bizlere dayattıkları şeyler ve meydana gelen alışkanlıklar, karakteristik özellikler.

Aile kavramı hayatımızı birçok yönden etkileyen çok mühim bir nüanstır. Ahlaki açıdan, karakteristik açıdan, iyi ve kötü kavramlarının ayrımı açısından, öğrendiklerimiz faaliyete geçirme açısından ve birçok açıdan bizim için çok önemlidir. Çocukken sürekli ailesinin şiddetli geçimsizliğine maruz kalan bir çocuğun büyüdüğü zaman sağlıklı ilişkiler kurabilmesi çok zordur çünkü gözlemlediği ve “olması gereken bu” kavramı çoktan yanlış bir biçimde oluşmuştur.2 Bir diğer konu ise “zaten çocuk, büyüyünce yapmaz, bir şey olmaz” kalıbıdır. Bir çocuk eğer çocukken yaptığı yanlış bir davranışı zihninde normalleştirirse bu davranış büyüdüğü zaman da bu çocuğu kendi peşinden sürüklemeye devam edecektir. Gelişim, bizlerin biyolojik, zihinsel, ruhsal ve kültürel değişimini konu edinen bir süreçtir. İnsanın gelişimi ile ilgili birbirine birçok açıdan benzeyen ve yine birbirinden birçok açıdan ayrışan pek çok gelişim teorisi bulunmaktadır. Piaget’in Bilişsel, Erikson’un Psiko-Sosyal Kişilik, Kholberg’in Ahlâk, Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi gibi teorileri bu gelişim teorilerinden birkaçıdır. Kholberg’in “Gelenek Öncesi Dönem” ve Piaget’in “Ahlâk Öncesi Dönem” olarak isimlendirdiği benzer araştırmaların ikisi de 0-10 yaş aralığındaki çocukları kapsamaktadır. Bu evre, her iki psikoloğa göre de bireyin geleceği ilgili temellerin atılmasında çok büyük öneme sahiptir. Zira bu evrede başta ebeveynin etkisi olmak üzere, aile içi sosyalliğin ve iletişimin, doğru yanlış ayrımında ödüllendirmenin ve cezalandırmanın, kuralların, saygı faktörlerinin etkisi ve yaşanan deneyimlerin  ahlâki gelişime olan etkileri gözle görülebilecek kadar büyüktür.3  Bir çocuk yetiştiriliyor ve topluma kazandırılıyor. Bu süreç tam manasıyla bir kazanım olmalıdır. Çocuk yaşta küçük bir böceği üzülmeden öldürebilen bir çocuk büyüdüğü zaman bir insanı öldürmekten çekinmeyecek hale gelebilir ve bu süreç yetiştirilirken önem verilmesi gereken bir durumdur.

Bir çocuk yetiştirirken ebeveynlerin birçok önceliği vardır, bu öncelikler ebeveynden ebeveyne değişebiliyor olsa da bilinçli bir ebeveyn kaçıncı sırada olduğu fark etmeksizin öncelikleri arasına çocuğunun psikolojik sağlığını da alır. Psikolojik sağlık ise yanında vicdan, saygı, hoş görü ve ahlaki yeterlilik gibi faktörleri taşır. En nihayetinde çevremizin sağlıklı psikolojisi bizim sağlıklı psikolojimiz demektir, bizim sağlıklı psikolojimiz ise çevremize dolaylı olarak yansıyan daha sağlıklı bir psikoloji demektir. Topluma karışmak üzere olan bir birey kendi seçimlerini yapıp riskler almaya başlamadan arkasına dönüp baktığında temiz ve sağlıklı bir geçmiş ve ruh görmelidir. Normalleştirilmiş olan şeyler, bir çocuğun “dikkat çekmeye çalışma” sözcükleri altında yatan davranışları veya “özgüven” görünümlü fakat sadece diğer bireylerin konfor alanlarına saygısızlık şeklinde nitelendirilebilen davranışları değil, bilinçli oluşmuş/oluşturulmuş karakteri ve sağlıklı psikolojisi olmalıdır.

 

Kaynakça:

1. DERGİ – Kişilik özellikleri bebeklikte belli oluyor. (2016, Eylül 12). BBC Türkçe. https://www.bbc.com/turkce/vert-fut-37339951

2. Dolunay Şenol / İbrahim Mazman, “Çocuğa Uygulanan Şiddet: Türkiye Özelinde Sosyolojik Bir Yaklaşım”, KMÜ Sosyal ve Ekonomı̇k Araştırmalar Dergı̇si 16 (26): 11-17, (2014) : 17

3. Ahlaki Gelişim ve Değerler Eğitimi. (n.d.). İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi. Retrieved September 3, 2021, from https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Bahar/ahlak_gelisimi_ve_degerler_egitimi/6/index.html

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu