Blog

Sınırların Dışına Yolculuk: Göç – Gülçin B. Yılmaz

İnsanlar için göçün tarihi, insanlığın tarihi kadar eskiye uzanır. Hatta ilk atalarımızın birkaç milyon yıl önce iki ayakları üzerinde durmaya başlamalarındaki önemli sebeplerden birinin yaşam alanı değiştirme zorunluluğu olduğu yönündeki güçlü iddialar düşünülürse insanlık tarihinden de eskiye uzandığı söylenebilir.[1] Dahası, günümüzde yaygın olarak kabul edilen “Afrika’dan Dışarı” teorisine göre, ilk modern insan olan Homo sapiensler öncelikle Afrika’da yaşamlarını sürdürmüş ve zamanla göç ile tüm dünyaya yayılmışlardır.[2] Bu açıdan bakıldığında, göç olgusunun, daha adının bile konulamadığı tarih öncesi çağlardan, hakkında konuşulmadan tek bir günün geçmesinin imkansız olduğu bugüne kadar insanın ayrılmaz bir parçası olarak varlığını istikrarlı bir şekilde sürdürdüğü görülmektedir. Günümüzde kullanılan ve merkezine modern insanı alan en kapsamlı tanımlardan birinde göç; ekonomik, toplumsal ya da siyasi sebepler ile bireylerin veya toplulukların bir yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine gitmesi olarak tarif edilmektedir.[3] Yani temelde göç, hâlihazırda içinde bulunulan sınırın dışına çıkmak ve çoğu zaman bir daha geri dönmemeyi göze almaktır.

Ne yazık ki bazı durumlarda göç, insanın hayatta kalabilmek için bulabildiği tek yol, mümkün olan tek seçenektir. Savaş ya da doğal afet gibi hadiseler, insanlar için yerleşim yerinin terk edilmesi dışındaki tüm alternatifleri yok etme potansiyeline sahiptir. Böyle bir durumda insanın bilinmeyene doğru gönülsüzce yapacağı bu yolculuk kuşkusuz hayatı için büyük bir dönüm noktası olacaktır. Fakat unutmamak gerekir ki, biraz da şansın yardımı ile korkutucu bir bilinmezlikle başlayan ve sonu gelmeyecek gibi hissedilen engelleri aşmaktan bitap düşerek devam eden bu göç sürecinin, kişinin eskisinden çok daha tatmin dolu bir hayata ulaşması ile son bulması da mümkündür. Böyle bir noktaya geldikten sonra insan geriye dönüp baktığında geçmişte neler yaşamış ve neler başarmış olduğuna kendisi bile şaşırabilir.

Pek tabii ki ortada afet durumlarında olduğu denli zorlayıcı bir neden olmadan da göç kararı alınabilir. Özgür bir hayata kavuşabilme umudu, yeterince iyi bir eğitime ya da iş fırsatlarına ulaşabilme hedefi veya beklentilerden azade sadece maceracı bir ruhun karşı konulması zor itkisi, insana içinde bulunduğu sınırları terk etmeyi düşündürmek için yeterlidir. Öte yandan, bu yöndeki hayaller cezbedici olsa bile insanın alışık olduğu yaşam alanını bırakma kararını alabilmesi hiç de kolay değildir. Daha önce de pek çok kez söylemiş olduğu üzere, insan bildiği cehennemi bilmediği cennete tercih etme eğilimindedir. Bu alışılmış olanın devam ettirilmesi eğilimi sadece yaşam alanı hususunda değil ilişkilerde, günlük rutinlerde ve hayatın diğer pek çok alanında da sıkça kendini gösterir. Fakat unutmamak gerekir ki daha iyi bir hayata doğru yol almaya başlayabilmek için önce mevcut olanı geride bırakma cesaretini gösterebilmek gerekir.

 

[1] Neil T. Roach vd., “Pleistocene footprints show intensive use of lake margin habitats by Homo erectus groups”, Sci Rep, 6 (2016), s.1

[2] Ian Tattersall, “Human origins: Out of Africa”, PNAS, 106/38 (2009), s.16018

[3] Buket Akıncı, Ahmet Nergiz ve Ercan Gedik, “Uyum süreci üzerine bir değerlendirme: Göç ve toplumsal kabul”, Göç Araştırmaları Dergisi, 2/1 (2015), s.61

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu