Blog

Yalnızlık ve Aşk- İlayda Betül Demirkaynak

Günümüzde aşk kavramının bilinmez bir yönde güncellenmesiyle yalnız olmayı da sistemsel bir yanılgı olarak algılamaya başladık. Niceliksel bir kavramdan ziyade niteliksel bir kavrama dönüşen yalnızlık hali, kimi insanın memnuniyet ile hayatında vazgeçilmezi olmuş, kimi insanın ise en büyük korkusu haline dönüşmüştür. Her zihinde farklı şekilde tezahür eden yalnızlık kavramı aslında olabildiğince karmaşık ve farklı evreleri olan bir süreçtir. Ölçümlendirilmeye çalışıldığı takdirde çevremizdeki aile fertleri ile, varsa partnerimizle, dostlarımızla, arkadaşlarımızla kısaca kişi sayısı ile sınırlandırılamayacak kadar özgündür. Kaynağını aldığı sebeplerden dolayı yalnızlık çok çeşitli bir olgu olarak tarif edilebilir. ‘‘Derin yalnızlık’’, hayli ciddileşmiş ve depresyona sürükleyebilecek bir durumken ‘‘sosyal yalnızlık’’ kendimizi bir topluluğa ait hissedemememiz ve kendimizi dolaylı olarak yabancılaştırmamız olarak tanımlandırılabilir. ‘‘Duygusal yalnızlık’’, tinsel bir ilişkisi bulunmayan aynı zamanda yakın, özel ilişkilerden mahrum olanlar için kullanılabilirken, ‘‘gizli yalnızlık’’ dışarı yansıtılmayan ama ruhsal hüzünlerle yorumlanabilen bir yalnızlık türü olarak bilinir.[1] Bunun gibi daha birçok yalnızlık çeşidi varken, bireyin yalnızlık kavramını enine boyuna inceleyip buhran içinde yahut huzurlu bir ruh halinde hissetmesi  çok muhtemeldir. Çeşitleri bile kendi aralarında tanımlandırıldığı takdirde bambaşka yönlere çekilebilirken, her insanın parmak izlerinin dahi birbirinden farklı olduğu dünyamızda, yalnızlığın ruh halimize olumsuz yansıyabilmesinin mümkün olduğu gibi olumlu yansıması da tamamen mümkündür.

Peki bu duruma yani yalnızlığa âşık olmamız mümkün müdür? Bu sorunun cevabı hayatımızda konfor alanımıza ne kadar öncelik verdiğimiz ile şekillenebilir. “Konfor alanı” şöyle tanımlandırılmıştır: “İnsanın kendini halihazırda aşina hissettiği bir ortamda, her şeyi kontrol edebildiği yanılgısına düştüğü ve kendini rahat hissettiği psikolojik evre.”.[2]  Konfor alanı psikolojisi üç farklı safhadan oluşur. Bu üç evreyi birbirini çevrelemiş çemberler şeklinde düşünürsek en iç bölgede konfor alanımız vardır, bu evre en rahat hissettiğimiz, hiçbir tehdit bulundurmayan, durağanlığın ve rahatlığın hüküm sürdüğü evredir. Konfor alanı evresini “Optimum Performans Alanı” takip ediyor, bu aşamayı değişikliğe bir adım attığımız, yeterli stres seviyesiyle kendimizi geliştirme olanağı yakaladığımız ve artan heyecan dolayısıyla performansımızı arttırdığımız bir evre şeklinde düşünebiliriz. Son olarak en dıştaki aşama ise “Riskli Alan” başka bir deyişle “Felç Alanı” olarak adlandırılan, maksimum derecede stres ve kaygının hüküm sürdüğü, kararsızlık ve gerginlik dolayısıyla bocaladığımız kaygı evresidir. Bu üç bölgede ne dereceye kadar ilerleyeceğimiz birçok şey gibi tamamen kendi inisiyatifimize kalmış bir durumdur.

Yalnızlıktan korkmak kadar onu sevmek de çok doğaldır; bağlanma korkusu, geçmiş tecrübeler, konfor alanına bağlılık, değişiklik çekingenliği vs. gibi birçok faktör bu duruma olan bakış açımızı yönlendirebilir. Bakış açımız yalnızlık dışında kalan her olaydan ne dereceye kadar kendini soyutlarsa, kendimizle baş başa kalmaya ne dereceye kadar bağlanırsak, kendimizi bir topluluğa ait hissetmeyip rol yapmak ne dereceye kadar terchimiz olursa şu cümleyi kurmak bizler için o kadar kolay olur: ‘‘ Evet, yalnızlığa da âşık olunabilir.’’.

 

[1] “Kaç Çeşit Yalnızlık Var?” Aktüel Psikoloji. Erişim 21 Aralık 2021.   https://www.aktuelpsikoloji.com/kac-cesit-yalnizlik-var-3023h.htm

[2] Başkan, E. “Konfor Alanı Nedir? Konfor Alanı Psikolojisinin 3 Ayrı Fazı.” ListeList. Erişim 21 Aralık 2021. https://listelist.com/konfor-alani-nedir/

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu