GenelÇeviri

Jacques Lacan’dan Simone de Beauvoir’a Üç Yanıt- Clotilde Leguil

Bu makale ilk kez, 18 Nisan 2022 tarihinde “Trois Réponses de Jacques Lacan a Simone de Beauvoir” başlığıyla, Fransa merkezli l’École de la Cause freudienne’nin yayın organı L’Hebdo-Blog sitesinde yayımlanmıştır. Bu makaleyi Türkçeye çevirmeme izin veren Ecole de la Cause freudienne üyesi Fransız psikanalist Clotilde Leguil’e teşekkür ederim. Çeviri konusunda bana destek veren değerli arkadaşım Baturalp Arslan’a minnetarım.

Yazan: Clotilde Leguil

Fransızcadan çeviren: Atakan Yorulmaz

 

Bir özneyi ölüm dürtüsüne benzer, aşka dair bir mantığa boyun eğmeye ne zorlayabilir? Simone de Beauvoir, Lacan’ın karşı çıkamayacağı bir gözlemde bulunur: “‘Aşk’ sözcüğünün anlamı iki cinsiyet için aynı değildir ve bu, onları ayıran vahim anlaşmazlıkların kaynaklarından biridir” [1] “Kadın erkeğin bütünüyle kendisinin olmasını isterken […] ‘ondan vazgeçemiyorsa’, kendisini onun o çok değerli varoluşunun temeli olarak görür ve bundan kendine değer biçer” [2] Ama Simone de Beauvoir, kadının gönüllü olarak aşkın kurbanı haline gelmesi durumunu sorgularken, Lacan aşkla olan bu ilişkiye başka bir temel atacaktır.

Neden olunmuyor?

Jacques Lacan, 1956 yılında İkinci Cinsiyet’in yazarına, “Kadın olma” sorusunu ele alarak yanıt vermeye başladı. Simone de Beauvoir’ın uygarlığın dayattığı bir koşula tabi olduğumuzu iddia etmek için söylediği “Kadın doğulmaz, kadın olunur” [3] dediği yerde, Lacan, histerik nevroz perspektifinden Freud’a atıf yaparak başka bir “olmak” anlamıyla ilgilenir. Kadın olarak doğulmadığı için değil kadına dönüşülemediği de için kadınlık bir sorudur. “Kadın konumunun metafiziği, öznel deneyiminin dolambaçlı yoludur. Bu konum esasen sorunludur ve asimile edilemez, hatta neredeyse asimile edilmesi imkânsızdır” [4] Lacan, kadınsı konumun bir çıkmazda olabileceğini vurgulamaktadır. Özne, ardından bir erkekle özdeşleşerek, kadın olmanın ne olduğunu böylelikle sorgulamaktadır. Kadın olmak ile olan ilişki daha sonra Öteki kadınla olan ilişkiye dönüşür. Kadın olmamaya ilişkin insanın arzusunu uyandıran bu soru, kendi benliği içinden (sormaktır) geçmektir. Kadın olamamak, egosu aracılığıyla erkeğin arzusunu uyandıran bu varlığın ne olabileceğini sormaktır. 

İkinci cinsiyet yoktur

Lacan’ın Simone de Beauvoir’a ikinci yanıtı, ikinci bir cinsiyetin olmadığını iddia ettiği 1971-1972’deki XIX. Seminer’inde yer almaktadır: “İki cinsiyet, ünlü bir yazar ne düşünürse düşünsün […] İkinci Cinsiyeti yazmadan önce bana başvurması gerekirdi. Dilin devreye girdiği andan itibaren ikinci bir cinsiyet yoktur.”[5] İkinci cinsiyet yoktur, iki şey söylemenin bir yoludur: Bir yandan her iki cinsiyet için de konuşuyor olmamızdan ötürü tek referans fallustur, diğer yandan bir birinci ve ikinci yoktur. Kısacası bir sıralama yoktur, hiyerarşi yoktur. Öte yandan “aşkın fetişist bir formu ve erotomanik bir biçimi vardır”[6] Biri Ötekinin bedeninin bir parçasından zevk alır, diğeri sevildiğine inanmaktan. Bu durum, sevildiğine inandığında meydana gelen “kendine öteki olma/ötekileşme” halinin öneminden ötürü, bir kadının aşk adına verebileceği “tavizlerin sınırı yoktur”[7].

Kendinde kadın

Son olarak, Simone de Beauvoir’a verilen üçüncü yanıt, Seminer XVIII’de bulunur ve harfle ilgilidir. Bunu kronolojik değil, mantıksal bir bakış açısından üçüncü bir cevap olarak ekliyorum, çünkü bana önceki kadın jouissance’sı sorununda daha da ileri gidiyor gibi görünüyor. “‘La femme’nin kendi içinde, sanki tüm kadınlar, (La femme’da ısrar ediyorum, ki var olmayan diyebilirmişiz gibi) tam olarak harftir -‘Öteki yoktur’un göstereni olduğu sürece harf, S (A).” [8]

Bu karmaşık ve şaşırtıcı iddianın, Lacan’ın Simone de Beauvoir’ın İkinci Cinsiyet’te kadınların statüsü hakkında düşünmek için sunduğu Sartrecı “kendinde-varlık” kategorisini beklenmedik bir şekilde ele alması ölçüsünde Simone de Beauvoir’a bir yanıt olduğunu düşünüyorum. O (Simone de Beauvoir), Kendinde varlık ve Kendi için varlık arasındaki Sartrecı karşıtlığı kullanarak, kadınların artık yalnızca bir nesne olarak değil, kendileri için olma ya da kendi özgürlüklerine erişme ihtiyacını savunuyor. Lacan bu “kendinde”liği tersine bir biçimde, harf özelliği ile ön plana çıkarıyor. Bununla ne demek istiyor? Her şeyden önce, burada kendinde kadın yoktur anlamında olduğu gibi ‘Kadın yoktur’[9]. Gösterenin kaydı, “Kadın olmak nedir?” sorusuna evrensel düzeyde yanıt veremez. Öyleyse, kadınsı jouissance deneyiminin, “jouissabsence”ın [10] onu kendinde yok kılması anlamında , kendinde kadın diye bir şey yoktur. Dişil jouissance’ın kaydı, anlam düzeyinde olmayana beden düzeyinde bir tepkidir. Kadınsı jouissance, “-kelimelerin tabiatı demek olan- eşyanın tabiatı” [11] nın dışında kalıyor olsa da, onu harf işlevi ile bir nebze yakalamak mümkündür, harfin onu kendine Öteki kılan bu kendiliği, “seskécé (neyseo – c’est ce que c’est, Ç.N.)”[12]  sayesinde. Harf bizi, bilinmeyen ve saf deneyim arasındaki bu jouissance alanının sınırlarına götüren şeydir. Bu nedenle Lacancı bakış açısı, Simone de Beauvoir’ın kadınların aşk davasına bağlılığı olarak belirttiği şeye yeni bir ışık tutmaktadır. Lacan bu davada daha çok, kadın jouissance’ın yolunu açarak muammasını delmeye çalıştığı bir çılgınlık görür. Bu deneyim, normlara boyun eğme rejiminden çok, herhangi bir normalleştirici etkiye itaat etmeyen bir jouissance kipliğidir.

 

DİPNOTLAR

[1] Beauvoir, de S. (2019). İkinci Cinsiyet (II. Cilt). (G. Savran, Çev.). İstanbul: Koç Üniversitesi Yayınları, s.371.

[2] Beauvoir, de S. (2019). İkinci Cinsiyet (II. Cilt). (G. Savran, Çev.). İstanbul: Koç Üniversitesi Yayınları, s.385.

[3] Beauvoir, de S. (2019). İkinci Cinsiyet (II. Cilt). (G. Savran, Çev.). İstanbul: Koç Üniversitesi Yayınları, s.13.

[4] Lacan J. (1981), Le Séminaire, livre III, Les Psychoses, texte établi par J.-A. Miller, Paris: Seuil, s.200-201.

[5] Lacan J. (2011), Le Séminaire, livre XIX, … ou pire, texte établi par J.-A. Miller, Paris: Seuil, s.95.

[6] Lacan J. (1995), Ecrits, Propos directifs pour un Congrès sur la sexualité féminine, Paris: Seuil, s.733.

[7] Lacan, J. (2013). Televizyon (A. Soysal, Çev.). İstanbul: MonoKL Yayınları, s.102.

[8] Lacan J. (2007), Le Séminaire, livre XVIII, D’un discours qui ne serait pas du semblant, texte établi par J.-A. Miller, Paris: Seuil, s.108.

[9] Lacan, J. (2019). Yine/Hala (M. Erşen, Çev.). İstanbul: Metis Yayınları, s.85.

[10] Lacan J. (2011), Le Séminaire, livre XIX, … ou pire, Paris: Seuil, s.121.

[11] Lacan, J. (2019). Yine/Hala (M. Erşen, Çev.). İstanbul: Metis Yayınları, s.85.

[12] Lacan, J. (2019). Yine/Hala (M. Erşen, Çev.). İstanbul: Metis Yayınları, s.39.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu